Tek başına defansı toparlayan, takımını atağa kaldran,kendisine sert giren rakip takım oyuncusuna kızmayan,başını okşayan bir ADAM.Maç sonunda kaybedilen puana cok üzülen,bizler gibi üzülen bir ADAM.Efendiliği ve fedakarlığı ile tüm Taraftarın gönlünde taht kuran, dört dörtlük bir ADAM. Aradan yıllar geçsede,bugün hala formasının arkasına Zafer Şahin yazdıran taraftarlar var..Nice yıllara 'BÜYÜK KAPTAN'
29 Aralık 2012 Cumartesi
13 Aralık 2012 Perşembe
Sözde ULTRAS 'LAN (!)
Önce ULTRAS nedir ? ultras anlayışı nedir ? onunla başlayalım. ULTRAS Hırvatistan'dan sonra 1960'larda italya'da ortaya çıkmış,özellikle güney amerika ve avrupa da bir çok kulübün taraftarları tarafından bu anlayış benimsenmiştir.
ULTRAS harekatı endüstriyel futbola karşıdır.Genel olarak kemik bir tayfa üzerinde kurulur ve o tayfanın kolları ULTRAS tribününü oluşturur.İlk olarak Hırvatlar ultras kültürünü ortaya çıkarmış olsalar da belki en büyük ivmeyi kazandıran ülke italya'ya sıçrar.İtalya'da ilk kurulan ULTRAS grupları fedellesimi granata (torino), fossa dei leoni(a.c.milan) ve boys san(f.c.inter) 'dir.
ULTRAS'ın manifestosu ve varoluş amaçı tamamen endüstriyel futbolun karşısında durmak, kulüpten kesinlikle maddi destek almamak.asla ve asla bedava bilet istemezler.Genel olarak kale arkası tribünlerinde yer alırlar, Türkiye'de ultras diyebileceğimiz bir grup malesef yok bu konuda denemeler oldu, fakat işbilir kulüp yöneticilerimiz zamanla bu grupları, bedava bilet yada grup liderlerine maddi menfaat sağlayarak sindirip boyunduruk altına almışlar yemezse resmi yollarla trübünden uzaklaştırmayı başarmışlardır.
Bizim ülkemizin sözde ULTRAS hareketi 'ULTRASLAN' tayfayı bayadır takip ediyorum.Son birkaç olaydan sonra sabrım taştı artık ve yazmaya karar verdim.
2000-2001 tarihi gibi Galatasaray taraftarları ULTRASLAN hareketini başlattı.Alpaslan Dikmen önderliğinde kuruldu ULTRASLAN.Belkide ULTRASLAN'ı kabul edilebilir kılan tek kişiydi Alpaslan Dikmen..Belki Alpaslan DİKMEN hala ULTRASLAN'ın başında olup,fikir babalığı yapmış olsaydı ULTRASLAN gerçekten bir ULTRAS hareketi olabilirdi.Ama erken yaşta aramızdan ayrıldı.Mekanı cennet olsun.
Şimdi soruyorum KSK-GS basketbol maçında KSK taraftarının açtığı pankartı polise şikayet etmek nasıl bir ULTRAS zihniyetidir ? Dünyanın neresinde kendisini ULTRAS harekatı olarak görüp,rakip taraftar gurubunu polise şikayet eden bir ULTRAS tribünü var ?
Galatasaray'ın sözde ULTRAS tribünü ULTRAS'LAN karşıyaka taraftarlarını polise şikayet etmelerine ve deplasman yasağı kararının kalkmasına dair olumlu bir harekette bulunmamalarına rağmen hala adının içinde ultras kelimesini nasıl kullanabiliyor ?
ULTRAS'LAN stadına deplasman taraftarı gelmesinden korkan , kendisine yapılan pankartı emniyete şikayet eden ya da tribünde mevzu olarak altta kalınca rakibine türlü iftiralar atarak ayakta durmaya çalışan oluşum olmaktan öteye gidemiyor.
İşte Karşıyaka'nın polise şikayet edecek kadar ULTRAS'LAN'ı ağlattığı o meşhur pankart !
Buda ULTRAS'LAN'ın CSKA Moskova maçında açtığı pankart (!)
Bu sözde ULTRAS tribünü ULSTRAS'LAN kendilerine isim ararken büyük olasılıkla" ultras diye bişey var bizim de sembolümüz aslan, oraya bir -lan ekleyelim, oldu mu sana ultraslan, s2ktir et felsefesini falan, isim güzel oldu" diye konuştular veya grubu kuran kişiler artık aralarında değil. koreografi ücretleri kulüp tarafından karşılanır, yayınladıkları bildiride spor büroya teşekkür ederler, pankart şikayet ederler, aralarında karaborsa yapan bile vardır, yönetimle son derece yakındırlar.Dünyada eşi benzeri olmayan bir ULTRAS hareketi işte..
Ultras kelimesi ne anlama gelir nedir ne değildir üzerinde epey çalışması gerek belli ki ULTRAS'LAN'ın..sen adına ultras'ı koyduysan seni madara eden adama cevabını daha sonra kendin verirsin, pankart'mı açtılar sen daha iyisini açarsın. öyle şikayet etmekle ultras olunmaz.
ULTRAS'LAN size sözüm ULTRAS 'LAN -dan ULTRAS'ı değiştirmeye kıyamadınız bari manifestonuzu kaldırın o siteden...
16 Ekim 2012 Salı
BAŞARISIZLIKLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
A Milli takımın 2014 Brezilya
dünya kupasına katılma hayalleri daha başlamadan bitti..Aslında çok şaşırılacak
bir durum değil.Tarafsız ve objektif bir göz ile baktığınız zaman ülke
futbolunun ne kadar kötü bir durumda olduğunu göreceğiz.Ancak çoğumuz gündelik
başarılara ve hayaller ile yaşamaya o kadar çok alışmışız ki gündelik başarılar
yada bir galibiyet her şeyi unutturuyor bizlere.
A Milli takımın gerileme dönemi 2002
Dünya kupasından sonra Şenol GÜNEŞ ile yolların ayrılmasından sonra başladı.Şuan
ülke futbolu olarak dibe vurmuş vaziyetteyiz.Peki suçlu sadece ŞENOL
GÜNEŞ-ERSUN YANAL-FATİH TERİM-HİDDİNK-ABDULLAH AVCI’mı ? hayır tabikide suçlu
hepimiziz.Futbollun başındaki futboldan anlamayan TFF başkanı ve
yöneticiler,bir türlü Milli takım taraftarı olamayan ve her fırsatta Milli
mücadelede bile Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi yaratan ergen düşünce,Milli
formayı giymek için İstanbul takımlarında oynamanın 1.şart olması ve her
fırsatta ülkeye en büyük zararı veren TÜRK BASINI..!
Bu ülkede hiçbirşey değişmeyecek
bunun farkındayım oyüzden şöyle olsun,şöyle kararlar alınsın .v.s. gibi şeyler
ile kendimi kandırma ve polyanacılık oynama derdinde değilim.Bu ülkede bir zevk
aldığımız futbolumuz vardı onuda berbat ettiniz.Emeği geçen herkese yazıklar
olsun.
27 Eylül 2012 Perşembe
KAYBETMEK İSTEYENLER KULUBÜ
Herşey çocukluk yıllarında başlar..Mahalle arasında maç yaptığın çocukların üstünde hep galatasaray-fenerbahçe-beşiktaş formaları vardır.Sen eskişehirspor forması giyersin dalga geçerler,küçümserler..Bazen dayanamazsın küsersin onlara,çekilip bir köşeye ağlarsın ama hiç pişman olmassın ben neden Es-Es'i tutuyorum diye.Bakarsınız bütün maçlarda ya beşiktaş kazanır ya fenerbahçe ya galatasaray.ulan derler yenilen takım tutulur mu hiç? Sonra büyük abiler,akrabalar falan gelir karşına yok şu takım bu kadar büyük,şu şöyle şampiyon takım derler seni o takımları tutman için zorlarlar küçük yaşında çikolata ile kandırmaya çalışırlar..Ama kanmazsın..İşte böyle başlar Anadolu takımlarını tutma sevdası bu ülkede...
Maçlara gidersin, ağlarsın yenilince üzülürsün hep,ama başın öne eğilmez! küfür etmezsin mesela pozisyonlarda gol kaçırınca, daha da çok bağırırsın daha çok inanırsın "gol,gol,gol" diye.ligden düşersin..Taaa 3.liglere kadar ama sevdandan geçmezsin, sen o armaya aşıksın çünkü, lige değil ..
işte asıl böyle başlar bizim büyük takım sevdamız...Belkide sonu hep kaybetmekte olsa,Hayallerimize inanıyoruz..
16 Eylül 2012 Pazar
Maçın adamı 'EDİZ BAHTİYAROĞLU'
Ediz'in vefatından sonra sahamızda ilk maçımıza çıktık..Taraftar ve futbolcular olarak EDİZ'i unutmayacağımızı gösterdik ve onu saygı ile andık..Yönetimin Ediz Bahtiyaroğlu'nun adını açık tribüne vermeside güzel bir jesti.Gençlerbirligi maçı hakkında konuşulacak çok sey var belkide.kötü oynadık ama kazanılması gereken bir maçı kazandık.4-2 Ediz için kazandık.Ediz için oynadık.Ediz için bağırdık.Maçı izledikten sonra aklıma ilk gelen,rakip takımın sayısız kaçırdığı gol pozisyonları ve direkten donen toplardan sonra EDİZ'in de sahada olduğu ve bizleri yalnız bırakmadığını dusunuyorum..KANATLANIP UÇTUĞUN YERDE BAHTİYAR OL GÜZEL İNSAN EDİZ....Unutmayacağız !
5 Eylül 2012 Çarşamba
RAHAT UYU 'EDİZ' ESKİŞEHİR SENİNLE...
Keşke bugün hiç yaşanmasaydı..Sabah uyanır uyanmaz EDİZ kardeşimizin acı haberi yıkıldık kaldık..Daha gencecik,pırıl pırıl,efendi bir gençti.Kalbine yenik düştü.İnsan inanmak istemiyor,kabullenmek istemiyor,birisi çıkıp şaka bu dese keşke...
Erken ayrıldın kardeşim aramızdan....Sen sahada,bizler tribünde mücadele verecektik..Sen hata yapıcaktın,biz sana kızacaktık..Beraber hayallerimize yürüyecektik.Şimdi yarım kaldık..Bütün Eskişehir arkandan ağlıyor..Dua ediyor.Öyle güzel bir insandın işte..
Artık forman bizlere emanet..Sen cennetten bize destek ol,bizler stadlarda,sokaklarda,Arma'nın olduğu heryere sırtımızda bizlere miras bıraktığın '2' numaralı forman ile seni yaşatacağız..
Bu tribünler seni ASLA UNUTMAZ,öldürmez,üzüntümüz bir ömür boyu sürecek ama o güzel gülüşün hep aklımızda,rahat uyu kardeşim...
Büyük takımlarda oynayıp,büyük paralar kazanmak değilmiş ADAM olmak.Gönüllerde taht kurmak önemli olan.Ediz...Hep hatırlanacaksın...
17 Ağustos 2012 Cuma
ESKİŞEHİRSPOR ve diğerleri..!
Bugün Sezonun ilk maçına çıktık ve sahadan 1-0 mağlup ayrıldık.Çoğu taraftarımız gibi çok şaşırmadım bu sonuca çünkü görunen köy kılavuz istemez.Mağlubiyetten çok Ersun Yanal'ın sahada futbolculara nasil bir taktik ve oyun planı içinde sahaya sürdüğünü zaten anliyamadik.Eskişehirspor'un bu sezon çokta başarılı olacağını düşünmüyorum.Sezon sonu takımdan ayrılan futbolcular ile yeni transferlere bakınca insan ister istemez hangi zihniyetin eseri bu transfer politikası diye düşünmeden edemiyorum.Servet-Nadaraviç,İvesa-Boffin,Serdar Özbayraktar-Malecki,Batuhan Karadeniz-Nuhiu bu isimler arasında ne fark var yada yeni gelen oyuncuların giden oyunculardan ne fazlası var anlamış degilim..Takımın en zayıf bölgesi olan sag bek'e neden transfer yapılmaması ve orada devşirme Veysel üzerinde ısrar edilmesi zaten tam bir fiyasko..Camiamız içinde bazı sorunlar olduğu belli..Sezonun ilk maçında Taraftar'ın 'istifa'diye bagirmasi zaten olayın nerelere geldiginin göstergesi..Sayın Halil Ünal ve diğerleri bu kulüp sizlerin hatalarınızı yaşayarak tecrübe kazanacağınız bir okul yada iş yeri değil..Artık bu kulubün ağırlığının farkına varın.Biz buralara kolay gelmedik..Tabiri caizse tırnaklarımızla kazıya kazıya geldik.Artık bu kulübe hakettiği gibi hizmet edin yada yapılması gereken neyse artık birilerinin önünü açın..Bizler tekrar 2.lig'e de düşeriz hiç sorun değil ama bu taraftar sizleri hiçbir zaman unutmaz ve affetmez...
8 Ağustos 2012 Çarşamba
İNANIN ÇOCUKLAR...
Marsilya maçına saatler kala heyecan dorukta..Fransa'da Marsilya karşısında zoru başarmayı düşündükçe ister istemez mazi canlanıyor hafızlarda..Futbolda imkansız yoktur,yeter ki tüm camia kenetlensin ve sahadaki 11 futbolcu yüreklerini ortaya koysun Fransa'dan tur biletini alıp doneriz..Dedik ya inanmak herseyin başı..Yıllar öncesi Sevilla zaferini hatırlayın..90+da gelen Marmaris zaferini,3.lige düşmekten son dk golü ile yirttigimiz Salihli macını hatırlayın fazla uzaklara gitmeye gerek yok Denizlispor maçını hatırlayın 3-0'dab 4-3 çevirdiğimiz...Play-off'larda kaleci Hakan'in penaltı kurtarislarini hatırlayın..Koskoca bir şehir nefesleri tutmuş maç saatini bekliyor..Zafer şarkıları söylemek Eskişehir'i Bayram yerine çevirmeyi bekliyor...Yüzbinlerin hayelleri,umutları için inanın...Bizler İnandık sizde İNANIN...
7 Ağustos 2012 Salı
LİGTV için aşk 6 harflidir...
Ligtv'nin yayınladığı 'bazıları için Aşk 6 harflidir'Futbol' temalı reklamları izledikten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim...Evet futbol bir aşk gercekten ama ülkemizde futbol aşk'tan çok bir çıkar aracı,çeşitli kişi ve kurumların nemalanmaya çalıştığı bir kesim sözde taraftarın çirkeflikten ve rakibine bel aşağı vurmadan yapamadığı bir olgu olma yolunda hızla ilerliyor..Evet futbol bir aşk ve ingiltere'de,Almanya'da,brezilya'da,Arjantin'de vs Ülkelerde doruğa çıkan bir aşk ..Bütün basının istanbul takımları etrafında el pençe durduğu Anadolu takımlarını ve taraftarlarını hiçe saydığı bir ülkede 'bazıları için aşk 6 harflidir'FUTBOL' sloganı bir çok değeri ve başarıları görmezden gelinen taraftarlar ile dalga geçmekten öteye gitmiyor..Benim FUTBOL ve takim sevgim ligtv'nin diline düşücek kadar degersiz degil...
28 Temmuz 2012 Cumartesi
CEFAKAR TARAFTAR...
28 Kasım 1998 Hayatımda ilk defa deplasmana gittiğim gündü.Petrol Ofisi - Eskişehirspor maçı için Stadyumun önünden Ankara'ya otobüsler kaldırılıyordu..Daha 14-15 yaşlarında ufak bir çocuktum.Maça gitmeyi kafama koydum ama yanıma bir türlü arkadaş bulamamıştım..O zamanlar öyle tanıdıklarım falanda yoktu..Aklıma koydum ve ne olursa olsun o maça gidecektim..
Sabah erkenden kalktım ve deplasman kültürü ile ilgili hiçbir şey bilmeden yola çıktım.Yaş itibari ile evden izinde almamıştım.Bir tane otobüse bindim ve Ankara'ya doğru yola çıktık..Otobüste şarkılar,besteler söyleniyordu..Yaşı büyük olan abiler eski yıllardaki maçları anlatıyorlar ve ben onları hayranlık ile dinliyordum..
Ankara'ya indik ve Cebeci İnönü stadyumuna giriş yaptık.Aslında maça iyide başlamıştık 1-0 Cem'in golü ile öne geçtik ama daha sonra yediğimiz 2 gol ile 2-1 mağlup dönüyorduk Eskişehir'e..
O gün hayatımda yaşadığım en güzel günlerden oldu.Maçı kaybetmiştik ama o benim ilk deplasmanımdı ve o günden beri sayısız deplasmanlara gittim..
Eskişehirspor'a gönül verdiğim yıllarda takım 2.ligde oynuyordu.Bu biraz zordu o zamanlar çoğu yaşıtlarım İstanbul takımlarını tutuyor,kendi aramızda yaptığımız maçlarda o takımların formalarını giyip biz büyük takımın taraftarlarıyız modlarında takılıyorlardı..Onlar Çarşamba geceleri Şampiyonlar ligi maçlarını izlerken ben pazar günü salihli deplasmanını düşünüp acaba maçı kaybedersek 3.lige düşermiyiz diye göz yaşı döküyordum..
Türkiye kupasında yarı finalden döndük üzüldük..Sonra Uefa avrupa ligine katılma hakkı kazandık..Rakip İskoçya'nın st johnstone takımıydı.Farklı bir duygu yaşamaya başlamıştım..Tarifi anlatılacak bir şey değil daha önce hiç yaşamadığım duygular..Belkide hayaller yavaş yavaş gerçekleşmeye başlıyordu..
İskoçya'ya gitmek ve yıllar sonra oradaydım demek istiyordu gönül..Ama olmadı.İlk defa yurt dışına çıkmanın zorluğu ve bilgisizliği ile o maça gidemedim...
Aslında bu güne kadar fazla üzülememiştim..Ama bugün gazetelere bakınca kimsesiz bir çocuğun çaresizliği gibi o İskoçya zaferini yaşayanların fotoğraflarına kahrolarak baktıkça anladım..
İskoçya'ya gitmek için BELEDİYE BAŞKANI,ŞEHRİN ÜNLÜ MEKANLARININ SAHİBİ,İŞ ADAMI v.s. falan olmak gerekiyormuş..Cefakar taraftar olmak yetmiyormuş....
24 Haziran 2012 Pazar
ESKİŞEHİRSPOR'LU OLMAK..
Türkiye'de Eskişehirspor'u tutmak İstanbul hegomanyalığına karşı 3 seçenek arasından 4.yü seçmek gibidir..Başarıya değil arma'ya sevdalanmaktır.Siyah ve Kırmızı renge tutulmaktır.Eskişehirspor'lu olmak herkes gibi olmak değil,kendin olmaktır..İstanbul takımlarını tutanların küçümsemelerine,yanlı basının görmezden gelmerine rağmen 'ESKİŞEHİRSPOR'luyum diyebilmektir.Eskişehirspor'lu olmak 3.lig maçında 20.000 kişi takımını desteklemek...Eskişehirspor'lu olmak takım kaybetse de her maçına gitmek, sahadan 6 gol yiyip çıkarken bile gözler dolu halde takımının için kısık sesinle tezahürat yapmaya devam etmektir.. Eskişehirspor'lu olmak Sevilla zaferini yaşamış büyüklerin dudaklarından dökülen o günleri anlatan sözlerle zaman yolculuğuna çıkmaktır.Eskişehirspor'lu olmak başını öne eğmeden,dimdik maç izlemektir..
Eskişehirspor'u sevmek icin bir başarısını beklemezsin.Yalnızca seversin, öylesine ve karsiliksiz. ister yensin ister yenilsin. "saglik olsun esesim saglik olsun" der gecersin.Eğer doğduğun yada yaşadığın toprakların takımını tutuyorsan aşkın hakkını veriyorsun demektir. Parasızlık başarısızlık mutsuzluk içinde yinede terk etmezsin sevdiğini..
Gol kaçınca küfür etmessin, daha da çok bağırırsın "eseses gol,gol,gol" diye.ligden düşersin ama sevdandan vazgeçmezsin, sen o renklere aşıksın çünkü, lige değil...işte böyledir ESKİŞEHİRSPOR sevdası...
Eskişehirspor'u tutmak direnmektir. ne pahasına olursa olsun desteklemek, güzel günlere inanmak, asla vazgeçmemek, umut etmektir.. Aşktır ..
"yine çarpıştırsak kelimeleri
aşk yenildi hayal kimle beraber
aşk gibi düşüyor kümeleri de
şu benim efsanem es ki eski eskişehirsporum
es be birader
ben ondan öğrendim
düşe kalka amatör kümede aşkla gezmeyi
eskişehir vefa maçlarını görseniz
vefalı olurdunuz eskişehir'e karşı
nerde vefa eskişehir düşüyor
ellerim dönüyor
alkış üşüyor"
Haydar Ergülen'in kaleminden...
47.Yılın kutlu olsun Efsane..
2 Haziran 2012 Cumartesi
BÜLENT ERTUĞRUL
Bülent ERTUĞRUL Futbola doğduğu şehirde başlayan Rıza
Çalımbay'lı Denizlispor'un büyük başarı yakaladığı uefa kupası macerasında
kendisini göstermesine rağmen o kadroda yer alan Servet Çetin, Ersen Martin ve
Ali Tandoğan gibi büyük takımlara transfer olmayıp kendi yağında kavrulmayı
tercih etti.
Eskişehirspor yönetiminin Vefasızlık serisine son eklenen
futbolculardan oldu Bülent Ertuğrul..Bence en az 1 yıl daha bu kulüpte kalması
gerekirdi..Futbolcu olmasa bile Ümit Karan’a verilen Sportif Direktörlük
görevini Ümit Karan’dan binlerce kez daha çok hak eden bir adamdı Bülent
ERTUĞRUL…
Ümit Karan karaktersizini bu kulübe getirenler Bülent Ertuğrul Karakterini zorla göndermeye çalışanlar utansın...
Adam gibi adam.Tartışmasız tam bir profesyonel ve oynadığı,ekmeğini yediği her takıma tüm yüreğiyle karşılık veren bir adam BÜLENT ERTUĞRUL...
Binlerce futbolcu profili görmüs biri olarak soyleyebilirim
ki; "zeki, cevik ve ahlakli sporcu" ornegine yakistirdigim yegane
kisidir kendisi.Ahlakinda herkes hemfikirdir; cevikligini futbolculuk
yillarinda gostermistir; zekasini ise teknik direktorlugunde gösterecektir..
Belki futbolcu olarak Eskişehirspor maceranı noktaladın ama İlerleyen
yıllarda teknik direktör olarak yada başka birimlerde bu camiada çalışmanı canı
gönülden isterim…
Emeklerin için binlerce kez teşekkürler BÜLENT ERTUĞRUL…
30 Mayıs 2012 Çarşamba
BİR AVRUPA HİKAYESİ
12 Mayıs Cumartesi günü play-off'un son maçlarında Eskişehirspor
deplasmanda oynadığı Sivasspor maçını kazanmış ve iddasız (?) Bursapsor'un
İ.B.B.'yi deplasmanda yenmesi ile Beşiktaş'ı Uefa avrupa ligine göndermesi
sonucu tükenen hayellerin,umutların yok olmasının üzüntüsünü daha
atamamışken UEFA'nın masaya yumruğunu vurması ile tekrar Eskişehirspor'umuz
avrupa kupalarına katılma şansını yakaladı...
TFF'nin saçma sapan kuralları
ile avrupa şansı elinden alınan Eskişehirspor UEFA'nın Beşiktaş ve Bursaspor'u
1 yıl avrupa kupalarından men etme kararı ile belkide hak ettiği avrupa
kupasına katılma hakkını elde edicek..Eskişehirspor'un avrupa kupalarına
katılma şansı %99 çünkü Beşiktaş ve Bursaspor Cas'a başvursada Cas'ın
Beşiktaş'ın cezasını iptal etme olasılığı yok denecek kadar az..Bursaspor'un
Cas başvuru şansı Beşiktaş'tan daha fazla o yüzden Bursaspor'un cezası iptal
olsa bile Beşiktaş'ın cezası iptal olmayacağı için Eskişehirspor avrupa liginde
oynama şansını yakalamış bulunuyor.
Eskişehirspor'un
avrupa ligine katılması haberi tüm Eskişehirliler gibi beni de çocuk gibi
sevindirmiş, ESES bayrağını balkona astırmıştır.
Gelelim işin olumsuz yönlerine;
Avrupa ligine
katılmak ile iş bitmiyor..Kaliteli ve uygun fiyatlarda gerekli yerlere transfer
yapılması şart..Taraftarın yönetime olan güvensizliği zaten en büyük olumsuzluk
ve yönetimin bu işi eline yüzüne bulaştırmadan gerekli hazırlıklara başlaması
gerekiyor bu satten sonra en ufak hatayı bu şehir affetmez..Eskişehirspor'un
avrupa ligine katılması resmileşir, kesinleşirse maçların nerede oynanacağı da
kafa karıştıran konulardan. hiçbir eskişehirli-eskişehirsporlu,
eskişehirspor'un avrupa ligi maçını eskişehir dışında başka bir yerde
oynanmasını istemez. taraftar, Türkiye'de başka bir şehirde olsa yine maça
gider ama eskişehir' taraftarı ve şehri yıllar sonra gelen avrupa hikayesinin
keyfinden mahrum kalmak istemez..Yönetim yeni stadyum yetişmeyeceği için
iyileştirme çalışmarını ve stadyumu UEFA standartlarına getirmek için geceli gündüzlü
çalışılmalıdır.Birde Anadolu üniversitesi 2 eylül stadı uefa
kriterlerine uygun olabilir çünkü bir ara orada u19 maçları oynandığını
hatırlıyorum..
Artık yeni hayaller
eklendi hafızalarımıza...Eminim çoğu taraftar Pasaport işlemlerine biran önce
başlamak için can atıyor..Düşünmesi bile güzel çek bir İtalya vs İngiltere
deplasmanı inlet avrupayı Es-es-es ki-ki-ki Eski- Eski Es ile...Koreografileri
hayal bile edemiyorum..Bekle bizi Avrupa düşler sahnesi HAYALLERİMİZ
ve 16 eylül 1970 Eskişehirspor-Sevilla maçı referansımız ile geliyoruz...
Belki
sahada yenilebiliriz ama Tribünlerde ASLA...
Bir Avrupa Hikayesi yarım kaldığı yerden çok yakında Eskişehir'de başlıyor...
16 Mayıs 2012 Çarşamba
STADYUMLAR...
Manchester United: Old Trafford - Theatre of Dreams (Düşler Tiyatrosu)
Manchester City: Eski stadyum Maine Road - The Hovel (Mezbaha)
Celtic: Celtic Park - Paradise (Cennet)
Rangers: Ibrox - Mordor (Yüzüklerin Efendisi romanında karanlık lord Sauron'ın yaşadığı yer)
Colón de Santa Fe: Estadio B.G. Estanislao López - Cementerio de los Elefantes (Fil Mezarlığı)
Zenit Petersburg: İnşa edilen yeni stadyum - The Spaceship (Uzay Gemisi)
Çin: Beijing Olimpiyat Stadı - The Bird's Nest (Kuş yuvası)
Inter & Milan: Giuseppe Meazza San Siro - La Scala
AS Bari: San Nicola Stadyumu - l'astronave (Uzay Gemisi)
Oita Trinita: Kyushu Oil Dome - Big Eye (Büyük Göz)
AEK: Atina Olimpiyat Stadyumu - Turtle (Kaplumbağa)
FC St. Pauli: Millerntor Stadyumu - Freudenhaus (Genelev)
Fransa: Stade de France - UFO
FC Groningen: Euroborg - Groene Hel (Yeşil cehennem)
Feyenoord: De Kuip - The Bathtub (Küvet)
Athletic Bilbao: San Mames - La Catedral - Katedral
PSG: Parc des Prince - Victor Hugo's Stadium (bu lakap son yıllarda PSG'nin düştüğü durum nedeniyle "Sefiller"e gönderme yapılarak takılmış)
SC Braga:Estádio Municipal de Braga - Pedreira (Taş Ocağı, Stad eski bir taş ocağının yerine inşa edilmiş)
Boca Juniors: Estadio Alberto J. Armando - La Bombonera (Şeker Kutusu)
Racing Club: Estadio Juan Domingo Perón - El Cilindro de Avellaneda (Avellanada'nın Silindiri)
Velez Sarsfield: Estadio José Amalfitani - El Fortin (Kale)
Rosario Central: Estadio Gigante de Arroyito - El Gigante de Arroyito (Arroyito Devi)
Newell's Old Boys: Estadio Newell's Old Boys - Parque de la Independencia (Bağımsızlık Parkı)
Gimnasia LP: Estadio Juan Carlos Zerillo - El Bosque (Orman)
New England Revolition: Gillette Stadium - The Razor (Tıraş Bıçağı)
1 Mayıs 2012 Salı
5149'a İnat Meşale - Konfeti El Ele Hep Beraber Tribüne...
5149 lakaplı kanun sayesinde meşalenin,stadı bırakın çevresinde yakılması bile yasaklandı. Rulo konfetilerin atılması da aynı şekilde stadlarda ki yasaklar arasında.Tribüncüyseniz konfeti ve meşale vazgeçilmezlerdendir. Günümüz yasaları özellikle 5149 spor alanlarında meşale yakanlar için ciddi yaptırımlar getirse de halen fırsat buldukça yakılır meşale.Konfeti ilk olarak sahalarda toplu olarak atılmasının bir ritüle dönüşmesi tam olarak 1961 yılında arjantin 2. futbol liginde oynanan quilmes - banfield maçında atılmasıyla başlamış vegünümüze kadar geldi.(!)
Meşalenin yarattığı görsel şöleni tribünde başka hiçbir şey vermiyor.Bu işi adam gibi yapabilen, meşaleleri sahaya atmayarak tehlike yaratmayan taraftarlar meşale yasağı yüzünden hep mağdur edildi, hala da devam ediyor bu yasak.
Yasakçı zihniyete,tribünden gelmeyen anlayışsız yöneticilere,Şansallara, Ermanlara inat :“Meşale olmayan tribün yavandır. Onlarcasını,yüzlercesini yakacaksın ki galibiyetin tadı çıksın, sahada yazılan destanın tacı takılsın. Unutmayın ki yasaklar çiğnenmek için vardır.“
Meşale ve konfeti tekrardan stad'lara girsin..Zaten ülkemiz taraftarlarının nec nijmegen taraftarından farkı kalmadı...
YAKMAK ÖZGÜRLÜKTÜR...
26 Nisan 2012 Perşembe
Sevinmeden Seviyoruz ES-ES'im...
Cebindeki
son parayı maç izlemek için stat bankolarına teslim eden çocuklar,Kaşkol ve
forma alabilmek için okul harçlıklarından fedakarlık eden
liseliler,Eskişehispor senin karnınımı doyuruyor diyen eşiyle kavga eden ve asgari
üzret maaşından arttırıp kombine alıp bütün bir sezonu yağmurda çamurda açık tribünde
izleyen cefakar taraftar.25 Nisan 2012 tarihinde inanarak ve çok büyük umutlarla izmir’e akın
ettiler..İzmir’e gidenler kadar şanslı olamayanlar ise ekran başında
Eskişehirspor’a destek vermek için yerlerini aldılar..Bütün şehir kenetlendi tek söz’o kupa eskişehir’e gelicek başka yolu
yok’…
Yaşım 28 Eskişehirspor’lu olduğumdan bu güne
hiçbir başarı,kupa ve şampiyonluk sevinci yaşayamadan sevdim bu takımı,yaşları
itibari ile benim gibi bir sürü taraftarımız mevcut..
Zoru
seçtik sözde büyük takım yalakası gazete sayfalarında kendi takımımız ile
ilgili haberleri ufacık köşelerde arayan kişilerdik.Hiç bir zaman uzun soluklu
sevinemeyen, istikrarsızlığı kabullenmiş kişilerdik .Bütün bu olumsuzluklara
rağmen kulubümüze kalpten bağlanmış bir sevdalıydık.
Bizler
dün yarı finali kaybettiğimiz için çok üzüldük,ağladık,yıkıldık,sustuk….ama
şunu bilmelisiniz ki bizler hep küme düşme tehlikesi yaşadıkları halde ve en önemlisi
hiç şampiyon olamayağımızı (belki bir gün) bildiğimiz halde takımımızdan hiçbir zaman
vazgeçmiyeceğiz..
En
kötü gün bugün değil..En kötü günler mazide bolca var..sahadaki futbolcular
t.direktör taraftarın ruhunu sahaya yansıtamamış olabilir,sahada futbol olarak
kötü oynamış ve bursaya futbol olarak ‘ezilmiş’te olabilir..ama şunu her zaman
iyi biliyorum ki ESKİŞEHİRSPOR sahada yenilebilir ama ESKİŞEHİRSPOR TARAFTARI Tribünde
hiçbir zaman YENİMELEMEZ….
Varsın kupalar onların olsun ben büyüklerimden dinlerim eski günleri eskimeyen kupa zaferlerini...
Ömrüm
yetmesede şampiyonluk görmeye son nefes yinede ES-ES !
14 Nisan 2012 Cumartesi
KARDEŞ GİBİYDİLER- ESES-BURSA
Farklı sezonlarda yaptıkları
çıkışlarla üç büyük hegamonyasına ' dur ' diyen iki anadolu kulübü Türkiye
kupası yarı finalinde ‘erken final’ karşı karşıya gelicekler.
Eskişehirspor istanbul
saltanatına karşı olan başkaldırının simgesi ve öncüsüdür. Bursaspor ise Eskişehirspor
ve daha sonra Trabzonspor'un açtığı yoldan zafere ulaşmıştır. Eskişehirspor hiç
şampiyon olamamasına rağmen anadolu ihtilaninin öncüsü olma özelliğini taşır. Türlü
ayak oyunları yüzünden 3 defa şampiyonluğu son haftalarda kaybetmiştir.
Rekabeti çok eskilere dayanan,
birbiriyle kimi zaman düşman, kimi zaman dost iki komşu şehrin derbi
mücadelesi. Eğer anadolu derbisi denecekse bir maça işte tam da bu maç.
iki takımında bulunduğu konum
itibariyle formunun zirvesinde ve ligin en iyi futbol oynayan 2 takımı konumundalar.
Eski 2 kadeş kulup Türkiye kupası
yarı finalinde bir araya geliyor.Kesinlikle seyir düzeyi çok yüksek bir maç
bizleri bekliyor.Anadolunun en iyi 2 tribünü karşı karşıya olacak.Bursaspor
bana göre daha rahat çünkü yıllardır armanın sevdalısı taraftarlarına 1
şampiyonluk sevinci yaşattılar.Eskişehirspor kanadında ise şahsen ben ve benim gibi
Eskişehirspor’lu olduğundan beri hiçbir kupa sevinci yaşamadan armanın
sevdalısı olanlar artık o kupa sevincini yaşamak istiyorlar.O yüzden Eskişehirspor cephesi biraz daha inanmış ve bu kupanın
şehirlerine gelmesini Bursaspor’lulardan daha çok istiyorlar.
Bursaspor ile Eskişehirspor taraftarlarının
tüm İstanbul takımları üzerinden rant sağlayan ,gözleri başka hiçbirşey göremeyen
Türk spor basınına tribün nasıl yapılır ve o stadyum nasıl karnaval alanına
çevirilir göstermesi gerekiyor.Maçtan önce ortamı germek isteyen insanlar
olucaktır ki eminim o internet üzerinden kışkırtma yapan ve ortamı geren
insanlar bu iki camia taraftarını maç öncesi ve maç sonrası birbirine
düşüremeyecekler.
Bir zamanlar KARDEŞ
GİBİYDİK..şimdi kardeş olalım demiyorum,sadece insan olalım…Futbolun zevkini
çıkartalım ve o İstanbul Hegomanyasına ve tüm türkiye’ye tribün zevki yaşatalım…
Centilmence, bol gollü Eses’imin
galibiyetiyle biten bir maç olması dileğiyle….
1 Mart 2012 Perşembe
KIRMIZI - SİYAH TRİBÜN KÜLTÜRÜ..
Çok kitap okuyarakçok gezerek kazanılacak bir kültür değildir..Stad da o atmosferi yaşamakgerekir...nerede ne yapılacağını bilmektir.Tezauratları bilmek.Duruşu bilefarklıdır tribün kültürüne sahip insanın.Kendine güvenlidir tribündeyken..
Sokaklarda akşamıetmiş,patlak top peşinde koşmuş,önem derecesi yüksek olan mahalle maçlarında kavgayı gözealmış çocuğun ileri safhada içine girdiği kültürdür.Artık sokakta top oynamayaşı geçmiş,kariyer yamalı asfaltlara gömülmüş ve tribüne doğru yatay geçişyapılmıştır.ömrü mahallesinde geçen çocuk kabuğunu kırıp maçlara izleyiciolarak gitmeye başlamıştır.ilk olarak sahadaki futbol önemlidir daha sonra bugüzelliğin parçası olan tribünler farkedilir işte artık bulaşmıştır bir yerdenbu hayata,mahallenin çocuğu, şehrinin adamı olmuştur.deplasmanlarda biz olmanıngururunu yaşarken futbola aynı çocuk yüreğiyle bağlıdır değişmeyen tek şeybudur.
Bu kültürün bir parçası olmuş insanlar dışarıdan ayıplanırlar;"size paramı veriyorlar,manyak mısınız?" diye.işte bunlara cevapverememektir,anlatsan anlamayacaklardır mutlak yaşamak gereklidir.arka kapısıaçık olan deplasman otobüsündenonlarca kafanın dışarı sarkıp gururla şehrini haykırması "biz geldik"demesini söylesem onlara eminim ki gülerler,ama yaşamış olsalar...
Bu kültürün bir parçası olmuş insanlar dışarıdan ayıplanırlar;"size paramı veriyorlar,manyak mısınız?" diye.işte bunlara cevapverememektir,anlatsan anlamayacaklardır mutlak yaşamak gereklidir.arka kapısıaçık olan deplasman otobüsündenonlarca kafanın dışarı sarkıp gururla şehrini haykırması "biz geldik"demesini söylesem onlara eminim ki gülerler,ama yaşamış olsalar...
Türkiye'deİstanbul takımlarının taraftarları tiyatro izler gibi maçlar izlerken,Bu tribünkültürünü ve kamyonlara trenlere doluşarak onbinlerce kişilere ulaşansayıları ile Türkiyede ilk defa deplasmanlara gitme olgusunu,başlatanlar ise en büyük taraftar diye bilinen Eskişehirspor taraftarıdır ki;
ülkemizde tribün kültürü denen şey Eskişehirspor taraftarının tribünlerde takımlarını desteklerkeneğlenme biçiminin ülke çapında kopya edilmiş biçiminin adıdır.
ülkemizde tribün kültürü denen şey Eskişehirspor taraftarının tribünlerde takımlarını desteklerkeneğlenme biçiminin ülke çapında kopya edilmiş biçiminin adıdır.
25 Şubat 2012 Cumartesi
Endüstriyel futbola karsı 3 korner 1 penaltı...
Gazozuna yapılan maç
namusludur.Kalecilerin bir yerleri sakatlamasın diye uçmadıkları,gol atmak
heyecanını yaşamak için bile bile gol yediği maçlar namusludur.Kalecilerin sert
bir vuruş ile gol attıkları maçlar namusludur.sokak aralarında yaşlı teyzelerin
balkonuna top kaçması ve o topu alabilmek için teyzenin pazar poşetlerini
taşımak,kız arkadaşa hava atmak için karşı takım kalecisine rüşvet vermek
namusludur.Takımın yenildiğinde ertesi gün okula gitmemek
namusludur.Turnuvalarda şampiyon olan takımına max ısmarlamak namusludur.Halı
saha kenarlarına yenil alınan spor ayakkabı ile bekleyip '' inşallah biri
sakatlanır da ben girerim'' diye düşünmek ve birinin sakatlanması sonucu
göbekli kaleci abinin seni kaleci yapması ve o adama duyulan anlık sinir
namusludur.
Şike,forma reklamı,milyondolarlık futbulcular,anlaşmalar,tük etimler namuslu değildir.
Futbolun çocukluğumuzda ki gibi yaşanması en büyük arzumdur.
Yeni nesil çocukların babalarına aldırdığı pahalı adidas toplar en büyük üzüntüm,inatla kames toptan vazgeçmeyen harbi halk çocukları en büyük tesellimdir...
Şike,forma reklamı,milyondolarlık futbulcular,anlaşmalar,tük
Futbolun çocukluğumuzda ki gibi yaşanması en büyük arzumdur.
Yeni nesil çocukların babalarına aldırdığı pahalı adidas toplar en büyük üzüntüm,inatla kames toptan vazgeçmeyen harbi halk çocukları en büyük tesellimdir...
31 Ocak 2012 Salı
endüstriyel futbola karşı tribün kültürü..
Bence Endüstriyel futbol formaların arkasında yazan reklamlar ile formanın önündeki armanın yer değiştirmesidir.Şimdilerde tribünleri arma için dolduranlar yerine yavaş yavaş benim takımım şu büyük oyuncuyu aldı,gidip bu oyuncuyu stadyumda izlemeliyim diyen seyircilerle dolmaya başladı ..
Artık günümüzde futbolcular aldıkları milyonlarca doların yanına birde sponsor gelirlerini ekleyip servetine servet katarken, futbolseverler standart bir maç izlemek şifreli kanallar sayesinde kahvelerin yolunu tutuyor. Belki çok basit bir örnek ama globalleşmenin bir etkisi daha burada ortaya çıkıyor. Yılların kahve kültürü gidiyor, yerine cine5 kahvesi, digiturk kahvesi gibi kavramlar geliyor. İşin kötü yanı futbolcuların aldığı astronomik paralar beklentiyi arttırıyor, çok basit bir paslaşmada spikerlerin ronaldinho show tarzı insanı enayi yerine koyan tepkilerine neden oluyor. Bu da yetmiyormuş gibi cartelin başındaki kurum yani fifa servetine servet katıyor. Endüstriyel futbolun bu kadar yol almasında kestiği cezalarla ve yaptığı 2-3 tane sponsor kaynaklı organizasyonla kasasını dolduran fifanın katkısı çok büyük yer tutuyor. hal böyle olup yeni yetneklerin önü açılmayınca biraz standardın üzerinde olan futbolculara kral gözüyle bakılıyor. ve o gözünüzde büyüttüğünüz futbolcular sponsorlarının direktifinde oynuyor. "acaba topa vursam saçım bozulur mu?", derken olan bize oluyor ve tek tutkumuz futboldan oluyoruz..
Tribün kültürü Türkiye'de futboldan geriye kalan tek yaşatılması gereken şeydir.Tribün bir hayat biçimidir.kavgalarıyla,olaylarıyla ve en önemlisi olan kardeşlikleriyle...
Against modern Football !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)